30 Aralık 2013 Pazartesi

Neler Olmuş Böyle.

Birkaç saat sonra 2013'ün son gününe girmiş olacağız.Bakıyorum da bir sene içinde küçük gibi görünse de bir çok değişiklik olmuş hayatımda.Eskiden olsa hayatta yapmam dediğim bütün seçimler şu an hayatımın orta noktasında yerini almış bile.Kendimde fark ettiğim değişikler,aldığım kararlar beni mutlu ederek bugün burada olmamı sağladı.2013 benim için bir çok açıdan çok önemli bir yere sahip.İçimdeki yazı yazma isteğinin büyüklüğü şu an bir blogum olmasını sağladı.Yazdıkça kendimi tanıdım.Değiştim,hayatı yer yönüyle sevmeyi öğrendim.Ufak detayların anı yaşamamı engellemesine izin vermedim.Çok okudum,okuduğum kitapların kahramanlarının yerine koydum kendimi.Başka başka dünyalara daldım gittim.Çok müzik dinledim.En büyük hayallerimden birini inanarak bu sayede gerçekleştirdim.Çok fotoğraf çektim.Geriye dönüp bakınca hatırlamak istediğim bir çok anım oldu.Çok film izledim.Birkaç saatliğine de olsa kendimi filmlerin gerçek olamayacak dünyasında kaybettim.Acıyı öğrendim.İnsanın çevresindekilerin değerini bilmesi gerektiğini farkına vardım.Hayallerimin peşinden gitmeye karar verdim.Onları gerçekleştirmek için inanmak gerektiğini anladım.Ne yaşarsam yaşayım hayatımı güzelleştirecek tek insanın yine kendim olduğunu değişerek,büyüyerek gördüm.
Çok sevin,çok mutlu olun.Hayat yaşamaya değer.

29 Kasım 2013 Cuma

Ankara'nın Bağları

En büyük hayallerimden birisi dünyayı gezmek olduğu için,ne zaman gezilecek bir yer varsa kendimi orada buluyorum.Bu sefer 24 saat gibi kısa bir sürede Ankara'da yapılabilecek bütün gezmeleri yaptım.Okul gezisi olduğu için daha da eğlendim.Sevdiklerimle gezmeye bayılıyorum.Otobüsle gidince uykum olmasına rağmen uyuyamadım.Gecenin 3 sularında Aşk Tesadüfleri Sever filmini bir milyonuncu kere izledim.Ankara'ya vardığımızda önce Atatürk'ün Selanik'teki evinin birebir aynısını görmeye gittik.Fakat yollar o kadar rezalet durumda olunca insan sinir krizi geçirmeden edemiyor.Eve gidince de şansımıza elektrikler kesikti.Hep bir terslik olmasa olmaz.İlerleyen saatlerde Anadolu Medeniyetleri Müzesine gittik.Her yer hem yeşil hem de tarihi eser dolu olunca fotoğraf çekmeden edemedim.


1.ve 2.Meclisi tek tek gezdik.İnsan 90 sene önce ne çabalarla kurulan bu cumhuriyetin gerçekleştiği mekanlarda olunca kendini kelimelerle ifade edemiyormuş.Ben susuyorum,fotoğraflarım anlatsın kendini.



Müzeleri ve tarihi mekanları gezdikten sonra Anıtkabir'e geldik. Anıtkabir'e gelince Ata'mızın huzurunda olmaktan olsa gerek insan göz yaşlarını tutamıyor.İlk kez gelmeme karşın bu sene olan Gezi Parkı olaylarından sonra o kadar yokluğunu hissediyoruz ki keşke çıkıp gelse dememek elde değil.Müze içinde yer alan bal mumu heykeli o kadar gerçek ki karşısına geçip saatlerce izledim.Kendimi tutamayıp ağladıkça ağladım.Atatürk'ün huzurunda en duygulandığım anlardan birisi de engelli insanlardan oluşan bir grubun orada olmasıydı.Ayakları olmasına karşın Ankara'ya gelmeyi umursamayan insanlar varken engelli diye birçok kişinin eksik gördüğü bu insanların Anıtkabir'de bulunması beni derinden etkiledi.Müze ziyareti bittikten sonra güneş batışı yaklaşıyordu.Anıtkabir'de güneşin batışı o kadar güzel ki,Türkiye'de en güzel burada batıyor olabilir.İnsan orada olmaktan o kadar huzur doluyor,kendini tarif edemeyeceği duygular içinde buluyor ki tarif etmek imkansız.
Ben Türk doğdum,Türk öleceğim.İzindeyiz Atam.


Sonunda Cuma,İyiki Cuma.Yaşasın Hafta sonu!

Haftalardır yazı yazmıyorum.İçimde tarif edemediğim bir boşluk var.Sonunda ilham perileri benimle,o zaman ne duruyorum hemen yazımı yazayım.
Sonbaharı ne kadar çok sevsem de kasım ayına hiç ısınamadım senelerdir.Bu kasım farklı oldu.Gezdim,izledim,okudum ve keşfettim.
Öncellikle Ahmet Ümit'in son kitabı olan Beyoğlu'nun En Güzel Abisi bu ay beni en çok saran kitaplardan biri oldu.Katili bulmak için kitabı elimden düşürmeden okudum.Polisiye okumaya ara romantik kitap okumaya karar verdiğimde Jojo Moyes'in Sevgilimden Son Mektup isimli kitabı oldu.Eğer Senden Önce Ben kitabını okuduysanız mutlaka bunu da okumanız gerekir.(Otobüs,cafe gibi yerlerde son sayfaları okumak tehlike içerir.)
Aylardır herkesin beklediği bütün filmler bu ay vizyonda yer alıyordu.Henüz Catching Fire filmine gitmek nasip olmasa da bu hafta sonu izleyip,kendimi konu dışında kalma hissinde kurtaracağım.Gülmeyi seviyorsanız Last Vegas filmine mutlaka gidin derim.Kadrosuyla,esprileriyle insanı güldüren bir film olmuş.
Konu gezmeye gelince akan sular durur.Gezmeyi sizden öğrenecek değilim.Günü birlikte olsa Ankara'ya gittim ve bu konuda ayrı bir yazı yazmaya karar verdim.Hislerimi anlatmak zor olacak gibi duruyor.
Ay boyunca pek çok karar verdim.Hatalarımı  farkına vardım.Yeni yıla 1 ay kala yeni yazılar yazmaya,yeni müzikler keşfetmeye ve kararlar almaya durmadan devam ediyorum.
Son olarak günün şarkısını da paylaşıyorum.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Yazmasam İçimde Kalacaktı,Ben de Yazdım.

Hayatta olmasını istediğimiz çok şey var.İnsanlar doğası gereği bir şey olmazsa onu daha çok ister.Dünyanın neresinde olursa olsun,kim olursa olsun bu böyledir.Aslına bakarsanız istediğimiz şeyler gerçekleşince değeri gözümüzde azalır.Herkesi hayata bağlayan hayalleri,istekleri,sevdikleri,onları mutlu eden değerli anıları vardır. Hayat herkese eşit derecede adil davranmaz.Kimi insanlar vardır istekleri,hayalleri anında gerçekleşir kimi insanlarda vardır hayalleri olsun diye çabalar durur.İnsan hayalleri ve istekleri olduğu sürece vardır.Örneğin uzun süredir kızından ayrı kalan bir anne,bu satırları okurken onu yanında olmak ister.Gözlükleri ve telleri olan bir genç dışlanmadan insanların onu sevdiği için onun arkadaşı olmasını ister.Belkide şu an Afrika'da yaşayan bir çocuk bir yudum su içmenin hayalini kuruyor.
Hepimizin sahip olduğu çok değerli hayatlarımız var.Fakat hiç bir insan bundan memnun değil.Hep daha iyisini istiyor.Olduğu yerden kimse memnun değil.Oysa ki hepimiz o kadar şanslıyız ki.Eğer ben bu satırları yazıyorsam,sizlerde bu satırları okuyabiliyorsanız hayatınız o kadar kötü değil.Belki hayalleriniz henüz gerçekleşmedi.Olmasını istediğiniz çok şey var.Hayallerimiz onları istedikçe daha güzeldir.Gece yatarken olmasını istediğimiz şeyler varken hayat o kadar da kötü değil.Mutsuz olmayı bırakıp elimizdekilerle mutlu olmayı denesek hayat daha güzel,yaşadıklarımız daha anlamlı gelebilir.Hayat hayallerle güzel...

16 Ekim 2013 Çarşamba

Havadan Sudan-2

Yazı yazma konusunda iyi olduğumu düşünüyorum.Fakat başlık bulmak konusunda ciddi sorunlarım var.Bir yazımın okunmasındaki en önemli etkenlerden biri başlık olduğu için ilgi çekici olması çok önemli.Konumuz tabiki benim başlık serüvenlerim değil.Ben bu ara neler yapıyorum,şehirde neler yaşanıyor bunlardan bahsetmek istiyorum.
Havanın dengesizliği nedeniyle migrenim tuttukça tutuyor.Bambaşka bir insana dönüşüyorum.Bu zamanlardan sonra normal ayarıma dönmek bayağı zor oluyor.Nasıl oldu bilmiyorum bu ara Kings Of Leon'a takmış durumdayım.Yeni albümleri Mechanical Bull başarılı olduğu kadar dinlemekten bıkmayacağım albümler arasına girdi.
Okuduğum kitaplara gelirse 'Bir Psikiyatristin Gizli Defteri' okuduğum en güzel ve ilginç kitaplar arasında yer alıyor.O kadar ilginç hayatlardan kesitler var ki sonunda ne olacağını asla tahmin edemiyorsunuz.
Okuduğum ve yine şiddetle tavsiye edebileceğim kitaplardan biri olan 'Sabah Uykum'.Ahmet Batman'ın önceki kitabını da okumuştum.Yazdıklarıyla insanlara ulaşabilen ender yazarlardan demek yanlış olmaz.
Neler izlediğime de bir göz atarsak yavaş yavaş bütün dizilerin yeni sezonları ortaya çıkmaya başladı.İçlerinden biri var ki beni çıkmasıyla çok mutlu etti.'Arrow'dizisi sonunda başladı ve Oliver'a kavuştum.(Kızlar internete yazın,sonra neden sevdiğimi anlarsınız.Gerçi oynayan kadınlarda çok güzel maalesef.)
Film izlemeyi de severim,vizyonda ne varsa mutlaka birini izler eksik kalmam.Bu sefer tercihimi Despicable Me filminden yana yaptım.İlk filmi izlemeyen varsa mutlaka izlesin.Daha tatlı,daha sempatik bir film daha yok.

Kısaca kendi neler yaptığımı sizlerle paylaştım.Bu bayram akşamında evde misafirlerden kaçmak için birebir bir okuma önerisi oldu. :) 
Keyifli günler.



Duvarda Hayat Var,Diyorlar.

Fotoğrafı,müziği,mimariyi bir çok sanat dalının ayrı ayrı çok severim.Fakat fotoğraf çekmek,özellikle ilk kez gittiğim bir yerin fotoğrafını çekmek benim için tutkunun ötesinde bir his.Yaklaşık 1 senedir 'street art'denilen duvar ve sokaklardaki sanatlara hayranlığım arttı.Bu büyük yeteneklerin fotoğraflarını çekmeyi çok seviyorum.Öyle yaratıcı eserler var ki sanki yeni bir dünyaya dalmışım gibi oluyor.Sokakları renklendirmek,onları daha yaşam dolu yapmak için daha güzel bir fikir olamaz.En olmadık anlarda duvarda bunları görmek çok hoş bir his.Yabancı ülkelerde sokak sanatçılarına daha çok ilgi ve özen gösteriliyor.Küçümsenmemesi gereken bu yetenek ve sanatçılar daha fazla çalışma yaparsa çok mutlu olacağım.

Kadıköy'de yaşayan biri olarak,Yel Değirmeni sokaklarından geçerken birbirinden güzel ve sanatsal duvar resimleriyle karşılaşmak mümkün.

Sokakta hayat var.En olmadık,en beklenmedik anda sizinde ilginizi çekerse şaşırmayın derim.

13 Ekim 2013 Pazar

Oradan Buradan

Bugün blogda neye yer versem diye düşündüm ve o hafta içinde ilgimi çekip bayıldığım fotoğrafları koymaya karar verdim.
Street artlara bayılıyorum.Bununla ilgili uzunca bir yazı yazmayı planlıyorum.
Dövmelere bayılan biri olarak çok şirin buldum.
Ben ayın en çok oreo halini severim.
Baykuş takıntısı olan biri olarak baykuşlu cupcakelere kalbim dayanamıyor.
'Minnoş'kelimesinin bir karşılığı varsa bu dünyada o da bu etek galiba.
 
Hepimiz Gossip Girl izlemeyi çok özlemedik mi.
Aradığım mizah duygusu.

12 Ekim 2013 Cumartesi

Tak Kulaklığı,Boşver Dünyayı.



Gezmeyi,arkadaşlarımla buluşmayı ne kadar sevsem de bir o kadar da evcimen bir kişiliğe sahibim.Cumartesi günleri herkes güzel havalarda dolaşırken,evde daha mutlu olmam için bir milyon neden sayabilirim.Mesela bugünlerde yeni yeni müzik grupları keşfediyorum.Sonra bu kadar uzun zamandır bunları dinlemeden nasıl dayanmışım acaba diye düşünmeden edemiyorum.Rock'n Coke'da sahne alan müzik gruplarını dinledikçe aklıma orada yaşadığım mükemmel saatler geliyor.Müzik benim için git gide oksijen kadar değerli olmaya başladı.Kulaklığımı takıp,bilmediğim bir yere gidip uzaklaşmak istiyorum.Müzik,benim gözümde milyonlarca insanları birbirine bağlayan mucizevi bir olay.Festivaller,konserler eğlenmek,kendin gibi insanlarla bir arada olmak için mükemmel yerler.Ben her müzik türünü dinlemem,genelde kendimi yakın hissettiğim grupları dinlerim.Fakat asla kimseyi ne dinlediğine göre yargılamam.Sonuçta müzik evrensel.Zevkler,karakterler,neleri sevdiğimiz o kadar farklı ki.Hayatımızın her alanında yer alan müzik.çoğu zaman sığınabileceğimiz tek liman.Ondan vazgeçmeyelim.



11 Ekim 2013 Cuma

Çok Okudum,Çok Yazdım.Baktım Buradayım.

 Mevsimler içinden en sevdiğim sonbahar,sonbaharda da favori ayım ekimdir.Ekim ayı gerek doğum günümün içinde olmasından gerek ne aşırı sıcak ne aşırı soğuk olmasından ruh halime göre beni en iyi yansıtan ay.Bu sene ekim ayı o kadar hızlı geçiyor ki durdurabilene aşk olsun.
 Cuma günlerini ne kadar sevdiğimi yazılarımda bile belirtmiş biri olarak bu cuma günü adeta dinleniş,tatil kokuyor.9 gün boyunca sabahın köründe kalkmadan,sıcacık yatağımda vakit geçirmek,düşüncesi bile mutlu ediyor.Pazartesi sendromuna ara vererek ister dizi izleyip ister kitap okuyup ister yazı yazarak geçirmek için ideal zamanları bulmuşum kaybetmek istemem.Şu saniyeden itibaren her an değerli bizim için.
 Yazı yazarak mutluluğumu insanlarla paylaşmaya,okuyup kendilerini bulmalarını sağlayacak yazılar yazmak benim için dünyalara bedel.Yazı yazmak benim huzur kaynağım.Ne zaman derin düşüncelere daldığımı hissetsem yazıyorum.Mutluyken de yazıyorum,mutsuzken de.Bu sayede kendimi rahatlatıyorum.Yazmak kadar okumak da benim diğer bir tutkum.Kitap okumayı çok küçük yaşlardan beri severek yapardım.Büyüdüm okuduğum kitaplar değişti,ben değiştim.Her kitapta yeni bir dünyaya girmekten asla sıkılmadım.Yeni olaylar,yeni karakterler tanıdıkça yeni arkadaşlarla tanışıyor gibi hissediyorum.Çok sevdiğim bir cümle var."Eğer kitap okumayı sevmiyorsanız,henüz doğru kitapla tanışamamış olduğunuzdandır."Kendinize bir iyilik yapın ve kitap okuyun.Bir gün gerçek kitabı bulacaksanız.Ve o zaman ne dediğimi anlayacaksınız. Konu buralara nasıl geldi bilmiyorum.Yazı yazınca durduramıyorum kendimi.Cuma gününüz bayram tadında,her gününüz bayram tatilleri kadar güzel geçsin.

27 Eylül 2013 Cuma

Her gün Cuma olsa ya.

Dünyayı bir günde durdurmak isteseydim mutlaka bir cuma gününde durdururdum.Cuma sabahları her ne kadar okul,iş,yapılacak çok şey olsa da cumayı cumartesiye bağlayan her saniye o kadar mutluluk düzeyi artıyor insanların.Cuma okul çıkışı yapacak çok şey var.Gezmek,uyumak,spora gitmek.Cuma her program için en uygun zaman dilimi.
Ryan Gosling bile seviyor cumalarını.
Bu hafta genel olarak yorucu,bunaltıcı ve ikizler burcu gibi davranan havayla yorucuydu.Haftanın en iyi olayı How I Met Your Mother'ın yeni ve son sezonunun başlaması oldu.Bitmesin diye izlememeyi bile düşündüm ama dayanamayıp kavuştum dizime.Kendime yeni bir komedi dizisi aramaya başlamam şart oldu.

Bu arada Çalıkuşu dizisi acayip şekilde ilgimi çekti.Burak Özçivit ve Fahriye Evcen çok başarılı bir iş çıkarıyor.Güneşi Beklerken'e de tam gaz devam.Kitap okumaya vakit ayırmak en önemli görevim olduğu için okuduğum kitapları paylaşmaya devam edeceğim.
Biraz gülmek ve cumanın tadını çıkarmak için bu haftaki favori fotoğraflarımı da paylaşmak istiyorum.

 
Bir ortama girildiğinde herkesin elinde telefonlar artıkça 
insanlar arası iletişim kopuyor.Bunu fark eden bir mekan çok mantıklı bir öneride bulunmuş.


Blur dinlemek herkese iyi gelir.Dinlemiyorsanız hemen dinleyin.Pişman olmazsınız.Mutlu hafta sonları.





19 Eylül 2013 Perşembe

Havadan Sudan

Okulların açılması,dengesiz mevsim şartlarına ayak uydurmanın zor olduğu bu günlerde blogumu boşladığımı fark ettim.Sonra düşündüm ne yazsam,neler oluyor acaba bugünlerde diye düşünürken sonunda yazacaklarımı kafamda toplamayı başardım.
Eylül ayına hızlı girişimizle beraber moda dünyası da defileler ve yeni sezonla hızını alamayanlardan oldu.New York'da gerçekleşen defilelerin hepsi birbirinden güzel ve tasarım harikasıydı.Moda hakkındaki düşüncelerim profosyenel olmadığı için bu işi bilenleri  okumak daha mantıklı olur.Bu yüzden defilelerin detayları Elle Türkiye ve Vogue dergilerinin internet sayfalarında bulunuyor,siz en iyisi mi oradan okuyun.Düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız.


Sonbahar oldu mu şehirde hayat kaldığı yerden devam ediyor.Babylon yeni sezonunu 17 Eylül itibaren açtı.Bu sene ülkeye gelmeyen ünlü kalmadı.20 Eylülde Lana Del Rey İstanbul'a geliyor.Sahne performansı pek iyi değil deniyor,ben konsere gitmiyorum.Umarım gidenler iyi vakit geçirir.Gelelim vizyonda ne var ne yok.Grown Ups 2,Adam Sandler sevenlerin ilgisini çekecek bir film.İlk filminde kadrosuyla gözüme girmişti.We're The Millers yine fragmanıyla hoşuma gitti.
Eylül ayında bu tür gelişmeler olurken ben neler yapıyorum.Ay başında pilatese başlayarak tam bir work hard,play hard  kafası yaşıyorum.Bunun yanı sıra tenis oynamaya tam gaz devam ediyorum.Bir ara uzunca bir pilates ve tenis yazısı da yazmayı planlıyorum.'Tanrı'nın Unutulan Çocukları' adlı yeni favori kitabımı henüz bitirmesem de beni derinden etkilemeyi başardı.Ay sonuna yaklaşırken okulların açılmasından daha 4 gün geçmesine rağmen ben sanki aylardır okula gidiyormuşum gibi hissediyorum.Yeni olaylar,etkinlikler ve yeni önerilerle en yakın zamanda yeni bir yazı yazıncaya kadar görüşürüz.Bu sırada size önerim bol bol Glastonbury Festival'indeki müzik gruplarını dinlemeniz olacak.Eğlenceye vakit ayırmaya devam.



12 Eylül 2013 Perşembe

Şehirde Hayatta Kalma Rehberi

İstanbul,dünyanın en güzel şehirleri arasında sayılabilecek ender şehirlerden biri. Alışveriş,yemek,tarih..ne ararsak bulabileceğimiz bir şehirdeyiz.Vapura binip Heybeli, Büyükada, Kınalı Ada'ya varmak üzere olduğunda insan şehir hayatında ne kadar yorulduğunu anlıyor.Huzur bulmak için çok uzaklara gitmeye gerek yok.45 dakika sonunda insan İstanbul'dan uzaklaşıp,kafasını dinlemeye başlıyor.Eskiden favori adam Büyükada olsa da son senelerde Arap turistlerin istilasına uğramasıyla gözümden düştü.Bu sene Heybeliada da mutluluğu buldum.

 
Her mevsim şartında vapurda dışarıda oturmayı tercih eden biri olarak yol boyunca bol bol denizin keyfini çıkarıp,fotoğraf çektim.Adaya varınca,her anını fotoğraflayan biri olarak fotoğraf makinem hiç elimden düşmedi.Sabah saatlerinde gitmeyi tercih ettiğim için rüzgar sert etmesine karşın eylül aynının ilk rüzgarları tarafından üşümeyi özlediğimi fark ettim.Adayı dolaşırken merdivenlerin diren merdiven,olayından sonra boyandığı gözüme çarptı.
Ada turuma devam ederken gördüğüm bütün kediler bana poz vererek,Ada'nın insanları kadar hayvanlarının da sevgi dolu olduğunu gördüm.Aileden gelen tarihi eser sevgisi sağolsun gördüğüm her köşkün fotoğrafını çektim.Önlerinden geçerken içinde nelerin yaşanmış olduğunu düşünmeden edemedim.





Huzur dolu,mutluluk depolanan bir günün sonu ayrılıkla bitiyor maalesef.İnsanın eve gidesi gelmese de vapura binip arkasına baktığında İstanbul'un kalabalık hayatına gitmek yerinde adada yaşamanın isteğini duymamak elde değil.Olsun yine geliriz,bekle beni sen Heybeli.